Hani radyoyu veya TV' yi açar yanık yanık türküler dinleriz. Vardır bu türkülerimizi mutlaka bir söylenme sebebi. Kimi üzülmüştür, yanmış, yıkılmıştır elini şakağına atmış ciğerleri yanar, parçalanır gibi avaz avaz, acı acı söylemiş, kimileri de keyiften, neşeden, sevinçten şakır şakır oynamıştır.
Neden bunu yazıyorum, böyle bir giriş yaptım. Dinlemişizdir.
Ozan Ali Kızıltuğ diyor ki;
"Asr-ı gurbet harap etmiş köyümü
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapıları kitlemişler gel hele"
Bu fani dünyada ister insan, isterse de hayvan olsun. Hep bir barınağa, güvenli bir yuvaya, muhabbetli bir eşe ihtiyaç duymuştur.
Bundan 8-9 yıl önce karşımızdaki caminin kubbesi ne iki leylek geldi. Birisi kubbede bekledi diğeri kubbenin alt kısmında elini arkasından bağlayıp gezen insan edası ile gezindi durdu. Bu durum 2-3 yıl sürdü.
Sonuçta bir yuva yaptılar. Yaptıkları yuva bir kaç gün sonra rüzgar tarafından uçuruldu. Mevsim içinde birkaç kere tekrarlandı. Sabitleyemediler bir türlü yuvayı. Yuvayı yaptılar, yumurtaları oldu yine rüzgar dağıttı yuvayı. Nihayetinde geçen yıl yuva tamam oldu. Bu güzel hayvanlar 3 tane de yavru büyüttüler. Ve mevsim sonu uçup gittiler. Onların her hallerini, yavrularını büyütürken nasıl ihtimam gösterdiklerini hep evimin terasından gözlemledim.
10 gün önce leyleğim geldi. Ama yalnız; yuvada bir şeyler yaptı, bir gün bekledi gitti. Sevinmiştim. Çünkü,onlar benim için bir dost gibi idi.
Fakat, yuvada garip işler oluyordu. Kargalar, saksağanlar ve diğer kuşlar sanki yuvayı yağma ediyorlardı.
Sevgili dostum dün yine geldi. Yuvada isteksizce bir süre bekledi. Nihayetinde uçup gitti. Yine diğer kuşlar doluştu yuvaya.
Yüreğime bir sızı düştü. Yoksa eşi mi öldü, neden tek başına geliyor? Bu soruların cevaplarını ve sonuçlarını sorgularken biz insanoğullarının da farklı olmadığımızı düşündüm. Köydeki harap evim aklıma geldi. Köye gittiğimde hem kendi evime uzaktan baktım, diğer kimsesi kalmamış evleri de tek tek gözledim. Üzüldüm. Türlü sebeplerle terk edilen evler leylek yuvası misali başkalarının uğrak yeri oluyor. Düşündükçe efkarlandım, ağlamadım dersem yalan olur.
Böyle sonuçları kendimize yakıştıramayız ya. Rahmetli Muharrem Ertaş'ın "Sebep" adlı türküsü geldi aklıma.
............
"Evin yıkılsın sebep
Belin bükülsün sebep
Dalında baykuş ötsün
Gülün dökülsün sebep"
.............
CENNET BAHÇELERİNDEN BİR BAHÇE, YÜREKLERDEKİ DERİN SEVDA İŞTE ARPADERESİ
ARPADERESİ KÖYÜ- TAŞOVA- AMASYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder