Taşova ve köyleri, ekonomik olarak zengin ve turistik bir bölge değildi. Ülkenin savaşlardan ve yoklukların arkasından kara sabanla çift sürer, kerpiçten evler yamaya başlamış insanlarımız. Geçmişi ve anıları bu kerpiç yapılarda ararken gözlerimiz bu evlerdeki güzel yaşanmışlıkların ip uçlarını veriyor sanki.
Duvarda gaz lambasının asılı olduğu, lamba lıgı, karsıda unutulmuş tahta sandalye , dökülmüş çamur sıvalar, kirik kiremitler, karsıda tozlanmış tencere, tava, tabakların konulduğu tahta terekler yallara ve bakımsızlığa yenik düşmüş.
Ne güzel anılar yasanmış bu kerpiç evlerde. Tahta kaşıklar, gaz lambaları ışığında, zifiri karanlıkla yol bulmaya çalışan yöremizin insanlarının hedefi insanlık ve kardeşçe , ve güzel yasamaktaydılar. Tahta ve toprak tencereler, kendi imkanlarıyla kurulan bir hayat kurmuş bu yörenin insanları Koca bir devir yasanmış bu kerpiç evlerde. Toprak evlerde kurak topraklarda yasam mücadelesi veren koca yürekli hanımlar ve efendiler zorluklar içerisinde insanlıklarını, hatırı, gönülü saymayı, bir selamla, olunmaz işleri olduran koca yürekler varmış. Hatıralar gözümüzde canlanırken, simdi buralarda hatırın, gönülün yok sayıldığı, hakkın hukukun yok sayıldığı bir döneme uyandık. Bir devir kapanırken, acımasız bir döneme gözlerimizi açtık. Sevgili Okurlarım, inanın bu yazıyı kaleme alırken önce şunu düşündüm, sizleri sıkmadan kısa, öz ama bir o kadarda yakın geçmişimizi, yaşadıklarımızı, hassasiyetlerimizi, kazandıklarımızı ve kaybettirdiklerimizi kerpiç yapılardaki değerlerimizi zor günlerde bile kişiliğimizi ve insanlığımızın kaybetmediğimizi anlatmaya çalıştım. Kerpiçten bile saraylarını, şatoların kıskanacağı evlerin yapıldığını, sizleri kısa bir internetin, telefonun, bilgisayarın teknolojinin olmadığı, bir radyo, 1974 yılında hayatımıza giren bir siyah beyaz televizyonun, pikap, gramofon, yakın tarihimizde teyibin hayatımıza girdiği dönemlerdeki, lamba ışığında işlenen kaneiçe yastık, yüzü, karyola eteği, elbise örtüsü işlendiği günlerdeki masumiyeti anlatmaya çalıştım. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen değerlerimizi kaybetmeyelim.
Galiba fakirliğin çaresizliğin bir yüzüdür kerpiç evlerde geçen zamanlar. Özellikle yer evler ve barakalar. Aynı barakada beş on kişi bir arada. Ayakyolu ta ötede. Gece çocuk ve kadın için zor. Su yok. Harktan veya puňardan akşam saatinde getirilmiş iki bakır su. Köyde derme çatma bir hamam varsa ayda bir kazanda su kaynatılır hamamda. Harkın kenarında olmak zorundadır. Kadınlar giderler ama erkekler için duymadım. Çünkü yeterli değil. Türk hamamı veya Roma hamamı değil. Evlerde cağ var. Bulaşık yıkamak ve gerektiğinde yıkanmak için. Ocaklık ve bıcaklık var. Fakat 1945'den sonra her odada bir gusulhane yapmışlar. O da gücü yetenler. Fakat gördüğüm bütün evlerde gusulhane dolabı vardı. Marangoz ustaları yapardı. Ağaç çatılarak arası kerpiçle sonraları tuğla ile doldurulan duvarlar çardağa açılan üç odalı iki odalı evler. Kimisi yarım yamalak. Oba'da Çoni Ahmet ve Gara Cemal bu ustalardan diye duydum. Zira bu işler yetenek istiyor ayrıca zaman istiyor beceri istiyor. Ziya Çavuş'u tanıdım. Babası Mehmet Çavuş da usta. Çarşamba'dan göçmüşler. Musa ve Habip ustaları tanıdım. Ustakızı'nın torunu Ali ustayı tanıdım. Bunlar marangoz da olan yapı ve bina ustaları.
Kara Veli olarak da tanınan Ahmet Usta -Hebiçoğlu Goca Reşit Ağa'nın torunu- taş duvar ustası Camii ve minare ustası.
Bölgede üstüne yok. Gitti gelmez. Bizim köyde -Oba'da- nereden nasıl akıl ettilerse kiremit ve tuğla atölyeleri vardı. Kiremitlik derlerdi de adına Kelik de mi deniyordu? Ahmet Şimşek bilir.
Belki Türkler yerleştikce kerpiç evler ortaya çıktı. Önceki milletler Pontos ve Roma taş binalar yapmada mahir. Köylü kendi evini inşa edebiliyordu belki. Roma hamamlarıyla Yolllarıyla dünyada bilinen en ileri medeniyet. Sonra yol ve haberleşmede Cengiz Han.
Bu Kiremitlik ve kiremit meselesi için bizim köyden birisi bana dediki:
"Kiremit çevreye bizim köyden yayıldı. Erbaa gitti fabrika kurdu. Gidip de patentini alan olmadı." Belki de, kimbilir?
Kiremit için ırmak kıyısında Kelik derme çatma olarak yapılıyor. Irmaktan Kelikteki havuza (göle) su bağlanıyor. Burada lığ birikiyor. Kiremit çamuru biriken bu lığ oluyor. Özel bir çamur. Sonra bu çamur çiğneniyor. Kıvam veriliyor...
Kerpiç evler konusu bir kültür konusu ve ayrıca araştırma konusu olduğu da açık.
Çocukluğumda Kiremit ve tuğla ocakları Sepetli Köyü ve Oba köyünde yaygındı. Hatıralarımda Kiremitçi Musa dayı vardı. Irmaga yakın yerlerde kiremit çamuru yapılır, özlü çamurdan kiremit dökülür, kurutulur. Çevre köylerden İhtiyacı olanlar uygun bir fiatla satın alrlardı. Çatıları bu kiremitler kaplanırdı. Bu konuda iyice araştırma yapılıp tez bile yazılabilir, yapılabilir. Benim bu kerpiç evler ve kiremitler benim hep ilgimi çekmiştir. Yazıdaki fotograflar da köyümüze aittir. Haa bu arada bu fotograftaki evlerde sanat ve dekor harikaları evler idi. Çocukluğumda bu evler şimdiki Köşkler, küçük saraylar kadar muhteşemdi. Bakmayın şimdiki tozlu yapılar olduklarına.
Hakkı BiçerHarap görüntüleri kimseyi aldatmasın onlar bir kaç nesli koruyup kolladı, kardan, yağmurdan ve şerden.Benim kaleme döktüğüm her şeyin ilham kaynağı bu evlerdi ve içerisinde yaşayan eskimeyen samimi insanlar.Her şeyin modern olduğu günümüzde dört bir yanda soğuk duvarlar ve yapmacık insanlar var. En azından o evlerde ve o günlerde yaşadıkya bu bile bizim için kâr.Yüreğine sağlık üstadım.Geçmiş bayramınız mübarek olsun.Nihat Nisanci26 sene kerpiç evde yaşadım hava bakımında çok güzeldi
Ahmet Günay(Destekli Şair) Nice anılarımızın geçtiği böylesi bir evimiz, yıllardır boş ve hala ayaktadır. 15 yıl öncesi, ikamet ettiğim Samsun'dan Destek köyümüze giderek, kerpiç evimizde, bir kaç gece tek başıma yatmış olup, bu esnada duygulanıp ağlayarak 'Yalnızlıktan Ağlar Babamın Evi' diye bir Eser/bir Şiir yazmıştım. Kimi sözde şairler, bu şiirimden ilham alarak, kimileri de uyarlama yaparak, yani sözlerini çarpıtarak yada değiştirerek benzeri şiirler yazmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder