KÖY OKULLARI.
Kemal ÖZTÜRK Emekli öğretmen
Yıl 1990. Aylardan Eylül ayı. Sisli ve yağışlı bir havada, il merkezinden tuttuğum taksi ile aradığım okulu görmek icin yaklaşık 40 km yol katederek buraya geldim.
Okul perişan, yorgun, bakımsız. Ben biraz gergin, sınırlı, kızgın, ürkek, ama umutluyum. Bitişik lojman mı? Çünkü ben öğretmenim. Bir çırpıda hallederim bunları, diye düşünüyorum.
Muhtarı buluyoruz. Konuşup tanışıp, eşyalarımı taşımak üzere geri dönüyoruz merkeze. Meyil muddeti dolana kadar da taşınıyoruz....
Muhtar, veliler ve öğrenciler ile görüşüp tanışma, planlama yapıyoruz. İşimiz çok zor. Okul okula, öğrenci öğrenciye, öğretmenin öğretmene benzemedigi ve işlerin böyle yürümediği ilk bakışta anlaşılıyor.
Önceki imam ile öğretmen birbirlerini idare ederek, iki görevide yapmaya gayret etmişler.
Çünkü imam ile öğretmen birbirlerinin eksiğini kapatmışlar. İmam öğrencileri okutmuş, öğretmen camii cemaatine namaz kıldırmıs.
Eşimle kolları paçaları sıvayip işe koyuluyoruz. Önce güzel bir temizlik, tadilat, sonra adana, boya. Mahallenin yolları çok çamurlu. Tahta tabanı yanık yağ ile zivtleme.
Salonda ayakkabı ve takunyalar ile bunların konulduğu raflar var. Bunların tamamını dereye atıyoruz.
Tek öğretmenim ve her sınıfa öğrenci var. İki öğrencim de bizim kendi çocuklarımız.
Artık okul göz kamaştırıyor. Sırada öğrenciler.
Öğrencilerin tamamı ne okula ne de bulunduğu sınıf hak etmiyor. Öğretmen sayesinde camii ile okul arasında sıkışıp kalmışlar. Acilen tertip, düzen, temizlik alışkanlıkları verilmeliydi.
Bu okulda bir yıl çalıştım. Sadece iki anımı anlatacağım.
Bir gün teneffüs saati, ellerimi yikamak için okul ile camii arasındaki çeşmeye geçtim. Çocuklar çeşmede şu içiyor, ellerini yüzlerini yıkıyorlar. Yorgunlar, terliler. Çünkü çok sıkı ve yoğun bir tempoda çalışıyorlar. Buna alışık değiller. Rahmetlik Ömer amca da abdest alıyor. Sırtı bana dönük. Çocuklara soruyor.
- Çocuklar siz neden camiye gelmiyorsunuz?
Çocuklar bir bana bir Ömer amcaya bakıyor, susuyorlar. Ömer amca iki defa sordu. Ben elimle sırtına dokunarak
- Ömer amca ben gönderiyorum. Onların hiç ellerine tirbaklarina, kulaklarına gözlerine, yüzlerine giysilerine baktınız mı? Ben onlari şimdi okula hazırlayarak sonra tekrar size göndereceğim dedim. Ömer Amca, mekanın cennet olsun. Çok zeki, bilgili kültürlü bir insandı. Sevgili Ömer Keleş amcam. Önce büyük şok yaşadı, biraz şaşkın,
- Hocam sen burada mıydın? Diye sordu. O aile ile o günden bu güne diyalogumu hiç kesmedim.
Bir gün teneffüs saatı. Bir araba girdi okul bahçesine. Teftiş için müfettişler geldiler.
İndiler arabadan hoş beşten sonra, onlar şaşkın irilen gözlerleri ile çevreye baktılar. Sonra sessizce okula girdiler. Söyle bir inceleyip dışarıya çıktılar. Eşim de okul bahçesinde idi.
Bana esin mi diye sorduktan sonra, biri
- Kızım biz aciz, tutsun var mı, bize bir yemek hazırla, dediler.
Eşim yemek olarak, kuru fasulye, pilav olduğunu söyleyince çok mutlu oldular.
Yemekleri yedik. Bu resimde gördüğünüz müdür odasında oturduk. Meğerse bu teftişe gelenler önceden gelmişler bu okula, hem de iki defa. Birinde hiç bulamamışlar öğretmeni. Diğerinde de öğretmen ve imamın ormanda odun kesmeye gittikleri güne denk gelmiş.
Onlar anlattılar bizlerde onları hayretle dinledik.
Sevgili Kemal ÖZTÜRK hocam, Öğretmenim, Şimdi daha iyi anlıyorum, öğretmen neden önemli, Öğretmen neden etrafına ışık saçıyor, süslü püslü okullarda, zaman dolduran, öğretmenleri kasdetmiyorum, tabi oralarda da var, görevini hak ettiği gibi yapan öğretmenlere saygı duyuyorum. Şu An Ankara Aydınlıkevler Anadolu lisiesindeki kızımın öğretmeni Nuh öğretmenler hala var. Mesajlarında sevgili Velilerim le başlayan mesajlarını hep bekliyoruz. Bu resimdeki paylaşımdaki, bu okullar kapanmamalıydı, Taşova ilçemiz, Kırkharman köyüne gidiniz. Okul kapanmış, paylaştığınız resimdeki gibiydi okul. Şimdi gidin bir bakın, Taşıma eğitime geçilmesi nedeniyle, harabe okul çiçek gibi, Köy halkı ve dernek eski okulu Kültür merkezine dönderdiler. Hepsine buradan teşekkür ediyorum. Kütüphane, Sinema salonu, Müzik dinleme bölümü, Yani şaheser, her zaman faal, Öğrenciler, gençler içini hep dolduruyorlar. Bizlerde gittiğimizde ziyaret ediyoruz.
https://www.cumhuriyet.com.tr/video/koydeki-eski-okulu-sinema-salonuna-cevirdiler-1468263
https://www.haberler.com/yayla-koyundeki-eski-okulu-sinema-salonuna-12205868-haberi/
Kazım Tunç
Güzel bir hikaye ögretmenim. Zevkle ve bir hüzünle okudum. Her öğretmenin böyle onlarca yüzlerce gerçek hikayeleri var. Sizler ve hayatta olmayan , Anadolunun kuş ucmaz kervan geçmez köylerinde anadolunun saf ve temiz cocuklarına kanat olmuş, onları uçurmak için cırpınmış olan adsız ve mutevazı kahramanlarına gönül dolusu selamlar olsun.
Hayatta olmayanların mekanı cennet olsun . Çünkü onlar vazifelerinin kutsallıgının bilinci içinde, görevlerini bir ibadet huşusu içinde yaptıklarının inancını taşıyorum .
Şu anda her köyde kapı ve penceresi kırık , bir okul binası bende bir hüzün, bur saygı bir kutsallık uyandırır. Aklıma hep bir ögretmen gelir. Bir ışık yanar söner içimde , o ışığı söndüren belki içime akıttığım gözyaşlarımdır. Sana ve tüm köy öğretmenlerine ! Selamlar ve sevgiler gönderiyorum..
CENNET BAHÇELERİNDEN BİR BAHÇE, YÜREKLERDEKİ DERİN SEVDA İŞTE ARPADERESİ ARPADERESİ KÖYÜ- TAŞOVA- AMASYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder