Savaştan sonra Osmanlı sultanı olan Beyazıd, oğlu Mehmed Çelebi’yi Amasya
sancak beyi yapmıştır. Timurlu İmparatorluğu’nun kurucusu Timur Han’ın Anadolu’yu işgal amacıyla Erzurum’a gelmesi üzerine Yıldırım Beyazıd üç oğluyla birlikte Ankara önlerine gelmişse de 1402’de Osmanlı ordusu yenilmiş Beyazıd tutsak düşerken şehzadeler kaçmayı başarmışlardır. Savaşı kazanan Timur, Amasya’ya giderek buranın yönetimini Karadevletşah’a vermiştir. Amasya’nın ileri
gelenleri ordusu çapulculardan oluşan Karadevletşah’ı yönetici olarak istemeyince Çelebi Mehmet yaklaşık 1.000 kişilik kuvvetiyle kenti basmış ve Karadevletşah’ı öldürmüştür. Bölge halkından da aldığı destekle Tokat Beyi İnaloğlu’nu, Kadı Burhaneddin Ahmed’in damadı Hacı Beyoğlu Mezid Bey’i de yenerek 1403 yılında Amasya, Tokat ve Sivas yöresine (Rumiye-i Suğra) egemen olmuştur. Timur gelişmeler üzerine Çelebi Mehmet’le görüşmek istemiş ve bir mektup göndererek yanına çağırmıştır. Çelebi Mehmet, Timur ile görüşmeye giderken Osmancık’ta karşısına çıkan İsfendiyar Bey’in yeğeni Mehmed Yahya ve Türkmen beylerinden Savcıoğullarından Ali Bey’in
güçlerini yenmeyi başarmıştır. Timur’un yanına ulaşmanın zorluğunu gören Çelebi durumu bir mektupla Tatar sultanına bildirince, özrü kabul edilmiş, Amasya kentinin dizdarlığı kendisine verilip ve elinde bulundurduğu yerlerin beyliği tanınmıştır. Bu başarı Mehmed’in kardeşleriyle tutuştuğu saltanat kavgasında üstünlük kazanmasını sağlamış, 1413 yılında 5. Osmanlı padişahı olarak tahta çıkmıştır. Çelebi Mehmed Amasya beylerbeyliğine YörgüçPaşa’yı atamış, Rum Vilayeti veya Danişmendiye Vilayeti[1] olarak adlandırılan bölgenin merkezi olan Amasya Valiliği’ne ise 1415’de şehzadesi II. Murad’ı getirmiştir.
1416’da Şehzade Murad ile Başvezir Amasyalızade Bayezid Paşa, Şeyh Bedreddin’in müritlerinden Börklüce Mustafa’nın Karaburun Yarımadası’nda etrafına topladığı köylülerle başlattığı isyanı bastırmak için Amasya’yı terk ederek Ege Bölgesi’ne sefere çıkmıştır. Beyazıd Paşa, sayıları 4-10 arasında olan isyancıların çoğunu öldürdükten sonra, Börklüce Mustafa’nın cesedini çarmıha gerilip şehirde gezdirtmiştir. Ardından Manisa’da ayaklanan Börklüce’nin sağ kolu Torlak Kemal ile 3 bin kadar taraftarını öldürülmüş, Şeyh Bedrettin ve taraftarlarını Deliorman’da yakalamıştır.
Şehzade Murad’ın Börklüce Mustafa isyanının bastırmak için Amasya’yı terk etmesini fırsat bilen Kara Tatarlar ayaklanmışsa da görevini başarıyla yerine getiren Şehzade Murad ile Beyazıd Paşa Amasya’ya dönerek Tatarlar’ı tekrar kontrol altına almıştır. II. Murad’ın 1421’de tahta çıkmasının ardından kent civarında yaşayan Kızılkocaoğlu adlı Türkmen kabilesi eşkiyalık faaliyetlerine başlayınca Beylerbeyi Yörgüç Paşa bunları kandırarak tuzağa düşürüp, elebaşlarını öldürtmüştür. 1435 yılında Yörgüç Paşa Edirne’ye muhafız olarak atanınca 1420 Amasya doğumlu şehzade Ahmet Çelebi Amasya valisi yapılmışsa da 3 yıl sonra ölünce yerine sonradan Fatih ünvanını alacak olan, II. Murad’ın 4. Oğlu, Edirne doğumlu Şehzade Mehmed atanmıştır. Amasya’da Hayrettin Hızır Paşa tarafından eğitilen Şehzade Mehmed Manisa’ya atanınca yerine II. Beyazıd vali olmuştur. Amasya valisi II. Beyazıd, Osmanlı ve Akkoyunlu güçleri arasında 11 Ağustos 1453 günü gerçekleşen Otlukbeli Savaşı’nda Osmanlı ordusunun sağ cenah komutasını üstlenmiştir. Fatih Sultan Mehmed 1456’da Amasya Valisi Beyazıd’ı kardeşi Mustafa ile birlikte Edirne’ye çağırarak 1456’da sünnet düğünleri yapmıştır. Beyazıd’ın valiliği sırasında 1470 yılında sonradan Yavuz olarak anılacak Şehzade Selim Amasya’da doğmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in ölümünün hemen ardından Vezir-i Azam Karamani Mehmed Paşa saray erkânının arzusu üzerine Keklik Çavuş’u en büyük şehzade Beyazıd’a durumu bildirmek için Amasya’ya gönderirken kendi adamlarından birini Cem Sultan’a göndererek daha önce İstanbul’a gelmesini sağlamaya çalışmıştır. II. Beyazıd’ın damadı Sinan Paşa Cem Sultan’a haber götürenleri yakalatarak öldürtünce, Cem Sultan babasının ölümünden 4 gün geç haberdar olmuş, Karamani’nin planı işlememiştir. Bununla birlikte Fatih’in ölüm haberini alan Yeniçeriler kent asayişini bozmuş, İstanbul muhafızı vezir İshak Paşa zorlukla düzeni sağlamıştır. Keklik Mustafa 7 Mayıs 1481’de Amasya’ya varmış, II. Beyazıd hazırlıklarını tamamladıktan sonra 4.000 atlı ile yola çıkmış ve 9 gün içinde İstanbul’a varmıştır. Beyazıd, İstanbul’a hareket ederken oğlu Şehzade Ahmed’i Amasya’da bırakmıştır. Ahmed, babasının arzusu üzerine 1485 yılında Amasya’da cami, medrese, imarethane, darülmisafirin ve bir okul inşa etmiştir.
1502’de Türkmen asılı[2] İran Şahı İsmail, Erzincan’ı ele geçirince, çoğu göçebe Türkmen olan Anadolu Alevileri ile Beyazıd döneminde ağır vergiler yüzünden tımarlarını kaybetmiş sipahiler için bir umut kapısı olmuştur. Tehlike üzerine Sadrazam Ali Paşa, Anadolu serdarı olarak Amasya’ya gönderilmiş, 1511’de Şehzade Ahmet kenti oğlu Şehzade Murat’a bırakarak 20 bin kişilik bir orduyla Şiilerin üzerine yürümüşse de yenilince İstanbul’a dönmüş, bu sırada Şahkulu’na bağlı Zünun Halife savunmasız kalan Amasya’yı ele geçirmiştir. Şah İsmail’in komutanlarından Nur Ali Halife Koyulhisar’a gelmiş ve buradan topladığı Alevilerden oluşturduğu kuvvetle Faik Paşa’nın askerlerini bozguna uğratmıştır. II. Beyazıd, isyanın boyutlarına karşın yeniçerilerden yeterli destek alamadığını görünce tahtı Nisan 1512’de oğlu Selim’e bırakmıştır. Selim öncelikle tahtı ele geçirmek isteyen kardeşleri Ahmet ve Mustafa ile uğraşmıştır. Amasya’da bulunan Şehzade Ahmed’in oğlu adamlarıyla Bursa’ya girdiyse de tutunamamış, Ahmed’de üzerine gönderilen ordudan kaçarak Malatya’ya kaçmıştır. Selim, bunun üzerinde Ahmed’e bazı devlet adamlarının ağzından mektuplar yazdırarak Amasya’ya dönerse kendine katılacaklarını bildirmiş, Amasya’ya gelen Ahmed topladığı askerlerle Konya üzerinden Bursa’ya yürümüşse de 14 Ocak 1514’de Yenişehir Ovası’nda yapılan muharebede öldürülmüştür.
Mart 1514’de Edirne’den yola çıkan Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusu ile Şah İsmail komutasındaki Safevi ordusu Çaldıran Ovası’nda karşılaşmış, muharebe, sayı ve donanım olarak üstün olan Osmanlılar’ın zaferiyle sonuçlanmıştır[3]. Yavuz Sultan Selim, 6 Eylül 1514’te Safeviler’in başkenti Tebriz’e girmişse de yeniçerilerin isteksizliği yüzünden kışı burada geçiremeden Anadolu’ya dönmüş, kışı 4 Kasım 1514’de karargâh kurduğu Amasya’da geçirmiştir. Yavuz yeni bir İran seferi planlamasına karşın Çaldıran’da ağır bir yenilgi alan Şah İsmail, Amasya’ya bir heyet göndererek Sultan’a değerli armağanlarla birlikte barış isteyen mektubunu göndermiştir. Yavuz, Anadolu’daki Alevi Türkmenlerin hamiliğini üstlenen Şah İsmail’i ağır bir yenilgiye uğratmasına ve Doğu Anadolu’da hatırı sayılır miktarda Türkmen’i katletmesine karşın Aleviliği yaratan tarihi şartlar yok edilemediği için gerek kendi döneminde gerek sonrasında ekonomik, siyasi veya dini sebeplerle dönem dönem Türkmen ayaklanmaları tekrarlanmıştır[4]. Yavuz Amasya’da konaklarken isyancılar Kemah Kalesi’ni ele geçirmişlerse de bahar gelince yola çıkmış, 19 Mayıs’ta kaleyi tekrar fethetmiştir.
Kanuni döneminde Rumeli’de girişilen uzun seferlerin masrafı yüzünden uygulanan ağır vergiler bahane edilerek Amasya civarında küçük çağlı ayaklanmalar olmuştur. 1538’de Saruhan valisi Mustafa Amasya Valisi yapılmış, bu dönemde Amasya, Canik, Çorum ve Şarki Karahisar sancaklarını kapsayan bir vilayet haline getirilmişse de Kanuni’nin, oğlu Mustafa’yı boğdurtmasından[5] sonra Amasya tekrar sancağa dönüştürülerek Sivas Vilayeti’ne bağlanmıştır. Amasya’da sevilen Şehzade Mustafa’nın boğdurulması üzüntüyle karşılanmış, Amasya’nın şeyhlerinden Nuh Efendi kendisine 1.000 altın ihsan eden Kanuni’nin altınlarını almamış ve Ermenistan seferine katılmamıştır. Kanuni 1554’de Erivan, Karabağ ve Nahcivan’a girmiş, sefer dönüşünde 4 Ağustos 1554 günü Amasya’ya varmış hatta Avusturya İmparatoru I. Ferdinand’ın gönderdiği elçi Hollandalı Ogier Ghiselin de Busbecq’i (1521-1592) 7 Nisan 1555’de burada kabul etmiştir. Ogier Ghiselin de Busbecq Kapadokya’nın merkezi olarak andığı Amasya’daki yeniçerilerin çıkan bir yangın sırasında yanan evlerin yanı sıra çevre evleri de yağma ettiklerinden şikâyet ederken, Amasya Kalesi’nde Osmanlı egemenliğini beğenmeyen Asya kabileleri ile İranlılar’a karşı bir garnizon bulundurulduğunu bildirmiştir. Aynı yıl İran şahı Tahmasp, Amasya’da bulunan Kanuni’ye Ferazat Bey’i elçi olarak göndererek, Osmanlılar’ın dostu olarak istediğini kalıcı olarak barış istediğini ve Bağdat’ı Osmanlılar’a bıraktığını bildirmiştir. Kanuni, işgal ettiği Azerbaycan’ı İran’a bırakırken Şah bozmadığı sürece barışın da bozulmayacağını bildirmiştir. Böylece Doğu Anadolu Bölgesi’nde siyasi istikrar sağlanırken, Hint ticaret yolu üzerinde önemli bir durak olan Bağdat’ın kontrolü de Osmanlılar’a geçmiştir.
1557’de Şehzade Beyazıd Amasya valisi olup, kardeşiyle taht kavgasına girmişse de başarısız olup, oğullarıyla birlikte İran’a kaçınca yerine Sinan Paşa gönderilmiştir. Bölgede eşkıyalık olaylarının artması ve düzenin bozulması üzerine Amasya mutasarrıflığı ve Anadolu müfettişliğine getirilen Hüseyin Paşa etkisiz kalınca görevinden alınmış o da ayaklananlara katılmıştır. İsyancıların lideri Karayazıcı, Hüseyin Paşa’yı İstanbul’a göndermiş kendisi sancak Beyi yapılmıştır. Karayazıcı’dan sonra Deli Hasan ardından Zülfikar Ağa sancak beyi yapılmış, Zülfikar Ağa kent ahalisinden kabul görmeyince kente zorla girmiş, bu yüzden Amasya’da Kuyucu Murat Paşa’nın mutasarrıf olarak atanmasına dek tam 6 yıl sürecek bir anarşi dönemi başlamıştır.
17. yüzyıl başlarında Amasya’ya gelen Polonyalı Simon, kentin meyve dolu özellikle ayvasıyla ünlü olduğunu, Ermenilerinin kuyumcu ve boyacılıkla geçindiğini bildirmiştir. Aynı yüzyılda kente gelen Evliya Çelebi ise Amasya Sancağı’nın kazalarını Amasya, Vezirköprü, Semere, Zeytin, Gümüş, Bulak, Merzifon, Kerkevaz, Lâdik, Veray, Senunabad ve Evlançelebi olarak saymış, kent merkezinde 48 Müslüman, 5 Hristiyan mahallesi bulunduğunu bildirmiştir. Bu dönemde Ulu-Yörüklerin orta Apare kolu Menbiç’e yerleşerek çiftçilik yapmaya başlamıştır[6].
17. yüzyılda dünyada pamuklu ürünlerin ticari önemi artınca Amasya’da Amerikan tipi pamuk dağıtılarak[7] üretimine başlanmışsa da yüzyılın sonlarına doğru tüm
Osmanlıda olduğu gibi dokumacılık ve ipek ipliği sanayi İngiliz mallarıyla rekabet edemeyip çökme noktasına gelmiştir. 1870 Sivas Vilayeti Salnamesi’ne göre Amasya Sancağı’nda 36 mahallede 3.021 İslam, 2.578 Hristiyan yaşamakta, 27 Müslüman okulu, 1 Ermeni okulu, 1 sübyan mektebi, bulunmaktaydı.
1890 yılına geldiğinde Amasya Sancağı, Merkez kaza dışında Merzifon, Vezirköprü, Osmancık, Gümüşhacıköy, Ladik, Havza ve Mecitözü kazalarını da kapsamaktaydı. Büyük ölçüde Müslümanların yaşadığı sancak ayrıca önemli sayıda Ermeni ve Rum nüfusu da barındırmaktaydı. 1890 yılında Vital Cuinet kazalarıyla birlikte Amasya nüfusunu dini farklılıkları göz önüne alarak şöyle sınıflandırmıştır:
Kaza Adı | Sünni | Alevi | Ermeni | Rum |
Amasya | 32.000 | 16.000 | 12.600 | 3.000 |
Merzifon | 16.000 | 8.000 | 5.800 | 1.200 |
Vezirköprü | 13.000 | 6.500 | 3.600 | 1.000 |
Osmancık | 13.000 | 7.000 | 8.000 | 980 |
Gümüşhacıköy | 11.670 | 5.335 | 7.000 | 940 |
Lâdik | 22.330 | 10.665 | 8.400 | 2.000 |
Havza | 12.500 | 6.300 | 2.550 | 960 |
Mecitözü | 12.500 | 6.200 | 2.570 | 920 |
Osmanlı döneminde Amasya kentini oluşturan mahalleler şunlardır: İslam, Eski Kethüdâ, Üçler, Uzun Mustafa, Bâyezid Paşa (Foka), Bozahane, Pirinççi, Pervâne Bey, Tatar (Külüs), Temennâ, Cami-i Enderun, Çırakçı, Çeribaşı, Çıkrık, Hacı İlyas, Hacı Hamza, Hekim Çelebi, Hâtuniye, Hızır Paşa, Hoca Süleyman, Dârüsselâm, Dere, Devehâne, Recep, Ziyâre (Zemendu, Semendu), Sâbıkuddin, Şamlılar, Şâmice, Şehreküstü, Savakca, Sofuzade, Sôfiler, Acem Ali, Fethiye, Kûba, Karatay, Kamerüddin, Kocacık, Kurşunlu, Kılıçlı, Küpceğiz, Köprübaşı, Gökmedrese, Gümüşlüzade, Mehmed Paşa, Helkis, Yakutiye, Yakup Paşa, Kara Senir, Kayabaşı.
1897’de Ali Cevad Amasya’da ipek ve ipekçiliğin geliştiğini, ipek çamaşır ve yatak takımlarının yapıldığını, yemeni, kıl harar ile merkep malı imal edilen 25 nüfuslu bir kent olduğunu bildirmiştir. 1907 tarihli Sivas vilayeti salnamesine göre Amasya sancağında 47.366 Müslüman, 2.378 Rum, 8.855 Ermeni, 235 Protestan, 104 Katolik, diğer gayrimüslimler 68 olmak üzere 59.006 kişinin yaşadığı görülmektedir. Aynı salnameye göre Amasya’da 857 cami-medrese, 1 hükümet konağı, 3 kışla, 9 karakol, 1942 çeşme, 86 manastır-kilise, 37.926 ev, 130 han, 45 fabrika, 3.810 dükkân, 54 hamam, 120 kahve, 736 köy bulunmaktaydı. Soteriadis’in rakamlarına göre 1912 yılında Sivas vilayetine bağlı Amasya kentinde 48 bini Türk, 3.038 Rum, 12. 640 Ermeni olmak üzere toplam 63.678 kişi, Amasya, Mecidözü[8], Hacıköyü, Merzifon, Ladik, Havza, Osmancık ve Vezirköprü’yü kapsayan Amasya kazasının genelinde ise 198 bini Türk, 36.379’u Rum, 50. 600’u Ermeni olmak üzere toplam 285.339 kişi yaşamaktaydı[9].
Amasya Metropolitliği
Rum kaynaklarına göre 1913 yılında metropolitliğin görev sahasında 3 kent, 8 kasaba ve 360 köyde 227.273 Rum Ortodoks yaşamakta, 390 kilise ve 500 şapelde 1 metropolit, 2 piskopos ve 485 rahip görev yapmaktaydı. Son Amasya metropoliti Germanos Karavangelis olup, sonradan Viyana’da Orta Avrupa metropoliti (1930-36) olarak görev yapmış, 1936’da ölmüştür.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Amasya Tarihi Konulu Makale Serim
Amasya (Hakmiş, Amaseia, Amasia ) Adı ve Arkeolojisi
Amasya Tarihi: Antik Çağ ve Roma Dönemi
Amasya Tarihi: Selçuklu dönemi ve Eretna Beyliği dönemi
Amasya Tarihi: Osmanlı Dönemi
Amasya Tarihi: Milli Mücadele Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi
Amasya Merkez İlçe: Tarihi Eserler
Suluova (Argoma), Göynücek ve Gümüşhacıköy (Amasya)
Marsivan, Merzifon
Pontus Devleti ve Mithridates Makale Serim
VI. Mithridates Eupator Dionysius’un aslan başlıklı büstü ve Özhan Öztürk. Louvre Müzesi, Paris
Pontus Devleti ve Mithridates Hanedanı Tarihi
Mithridat Savaşları: Roma’nın Anadolu’yu İşgali
Notlar
[1] Osmanlı’nın doğu sınırını oluşturan bu vilayete dâhil olan kentler Amasya, Tokat, Sivas, Çorum, Osmancık’tır.
[2] 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil şehrinde doğmuş olup, babası Safiyüddin ailesinden Şeyh Haydar annesi ise Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Begüm’dür.
[3] Osmanlı ordusu 100-200 bin arasında değişmekteyken İsmail’in ordusunun 40 bin civarında olduğu iddia edilmiştir (Sarwar, 1975: 79)
[4] Yurt Ansiklopedisi, 1981: I, 427
[5] Bu cinayetin ardında Kanuni’nin Hürrem Sultan’dan doğan oğlu Mehmed’i veliaht yapmak istemesi aranmaktadır.
[6] Yurt Ansiklopedisi, 1981: I, 429
[7] 1862 yılında Osmanlı imparatorluğunda Serez sancağında pamuk ekilip yüksek verim alınmasından sonra İngilizlerin teşvikiyle Mısır’dan 226.843 okka pamuk tohumu getirilip başta İzmir olmak üzere Anadolu’nun çeşitli yerlerinde köylülere parasız dağıtılmıştır. Bu dönemde 18 Nisan 1863 tarihli Ceride-i Havadis gazetesinin haberine göre Amasya’ya da 6 bin tohum getirilmiştir (Türkiye Ziraat Tarihine Bir Bakış, 1938: 131-33)
[8] Bkz. Gümüşhacıköy
[9] Soteriadis, 1918: 7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder