Çocukların temiz kalbleri, kıymetli bir cevher gibidir
Yeryüzündeki bütün mahlukat, kendi yavrusuna, evladına bu bir merhametin zerresi ile acımakta, şefkat göstermektedir.
Evlada merhamet etmek ise, sadece onu büyütmek, yemesine, içmesine bakmak, giydirmek değildir. Esas merhamet, onu Cehennem ateşinden korumak, sonsuz saadete kavuşturmaktır.
Merhamet, doktorun hastasına acıması gibi olmalıdır. Merhametli doktor, hastasını iyileştiren, onu yakalandığı hastalıktan kurtarandır. Bir annenin, babanın evladına şefkati, merhameti de, doktorun merhameti gibi olmalıdır. Namaz kılmayan çocuğa acımamak, yardım etmemek, yani bu hastalığın çaresine bakmamak, hiç merhamet olur mu? Aslında buradaki merhamet gibi görünen şey, merhametsizliktir. Bu şekilde davranan ana-babalar, çocuklarını perişan etmektedirler. Bu hâl, ameliyata giden çocuğa, annesi acıdığı için gizli yemek yedirmesine benzemektedir.
Bir anne-baba, eğer evlatlarına, İslamiyet’in, din büyüklerinin sevgisini veremiyorsa, böyle anne-babalar, çocuklarının en baş düşmanı olmaktadırlar. Nefsine düşkün olan yani çocuklarını nefsi için seven anne ve babalar, çocuklarının en büyük düşmanı durumundadırlar.
Bu sebeple her anne-baba, çocuklarını, din büyüklerinin yanına götürmeli, onlarla ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okumalı, okutmalı ve çocuklarını yanlarından ayırmamalı, kötü yayınlardan, arkadaşlardan korumalıdırlar. Anne-babalar, yerine göre, çocuklarının abisi, babası, ablası, annesi olmalıdır. Çocukları, iyi, salih kimselerle görüştürmeli, böyle yerlere gitmeye alıştırmalıdır. Her anne-baba çocuğuna; “Aman evladım, ne sen kendini yak, ne de beni yak! Çünkü evladın yaptığı, ana-babaya da gitmektedir. Allahü teâlâ korusun, kendin gidersen beni de götürürsün. Yani bu kadar emekler boşa gider. Çünkü anneye ve babaya, evladın yaptığı her şey, misliyle yazılır. İyilik yaparsan iyilik, kötülük yaparsan kötülük yazılır” demelidir.
Çocukların temiz kalbleri, kıymetli bir cevher ve temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hasıl olur. Çocuklara iman, Kur’an ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmazsa, bedbaht olurlar. Yapacakları her fenalığın günahı, ana, baba ve hocalarına da verilir. Tahrim suresinin 6. âyet-i kerimesinde mealen; (Kendinizi, evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) buyurulmaktadır.
Merhamet, şefkat etmek, acımak, bağışlamak anlamlarına gelmektedir. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlâ merhameti yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi katında alıkoydu. Yeryüzüne bir tek parça indirdi. Bu bir parça yüzünden mahlukat birbirine merhamet ederler) buyuruluyor.
Yeryüzündeki bütün mahlukat, kendi yavrusuna, evladına bu bir merhametin zerresi ile acımakta, şefkat göstermektedir.
Evlada merhamet etmek ise, sadece onu büyütmek, yemesine, içmesine bakmak, giydirmek değildir. Esas merhamet, onu Cehennem ateşinden korumak, sonsuz saadete kavuşturmaktır.
Merhamet, doktorun hastasına acıması gibi olmalıdır. Merhametli doktor, hastasını iyileştiren, onu yakalandığı hastalıktan kurtarandır. Bir annenin, babanın evladına şefkati, merhameti de, doktorun merhameti gibi olmalıdır. Namaz kılmayan çocuğa acımamak, yardım etmemek, yani bu hastalığın çaresine bakmamak, hiç merhamet olur mu? Aslında buradaki merhamet gibi görünen şey, merhametsizliktir. Bu şekilde davranan ana-babalar, çocuklarını perişan etmektedirler. Bu hâl, ameliyata giden çocuğa, annesi acıdığı için gizli yemek yedirmesine benzemektedir.
Bir anne-baba, eğer evlatlarına, İslamiyet’in, din büyüklerinin sevgisini veremiyorsa, böyle anne-babalar, çocuklarının en baş düşmanı olmaktadırlar. Nefsine düşkün olan yani çocuklarını nefsi için seven anne ve babalar, çocuklarının en büyük düşmanı durumundadırlar.
Bu sebeple her anne-baba, çocuklarını, din büyüklerinin yanına götürmeli, onlarla ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okumalı, okutmalı ve çocuklarını yanlarından ayırmamalı, kötü yayınlardan, arkadaşlardan korumalıdırlar. Anne-babalar, yerine göre, çocuklarının abisi, babası, ablası, annesi olmalıdır. Çocukları, iyi, salih kimselerle görüştürmeli, böyle yerlere gitmeye alıştırmalıdır. Her anne-baba çocuğuna; “Aman evladım, ne sen kendini yak, ne de beni yak! Çünkü evladın yaptığı, ana-babaya da gitmektedir. Allahü teâlâ korusun, kendin gidersen beni de götürürsün. Yani bu kadar emekler boşa gider. Çünkü anneye ve babaya, evladın yaptığı her şey, misliyle yazılır. İyilik yaparsan iyilik, kötülük yaparsan kötülük yazılır” demelidir.
Çocukların temiz kalbleri, kıymetli bir cevher ve temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hasıl olur. Çocuklara iman, Kur’an ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmazsa, bedbaht olurlar. Yapacakları her fenalığın günahı, ana, baba ve hocalarına da verilir. Tahrim suresinin 6. âyet-i kerimesinde mealen; (Kendinizi, evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) buyurulmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder